15 Şubat 2006

YILDIZIMLA BULUŞMA

Yeniden, yeniden başlıyoruz her sabah gökyüzünün bembeyaz bulutları eşliğinde hayat ırmağının içinde akmaya...

Durulmadan, donmadan akmak...

Sonunda gökyüzünde parlayan pırıltılı bir yıldız olabilmek için bir sınav vermek kendi kozamızın içinde... Bir kelebek ömrü içinde çırpınıp durmak. Bir şeyler yapmak, yaratmak, üretmek, emek vermek. Evrene ve insanlığa bir katkı sağlamanın yolu başka nereden geçiyor dersiniz?

İçimizdeki seslerin özgürce uçtuğu bir evreni kucaklarken özümüz, bu öze yaraşır bir insan olmanın erdemine ermek için kozamızı deleriz biz!
Özgürlüğün arı, duru ve sağduyulu sesi, dolu dizgin böler geçer uykuları.

Bir kez daha anlarız ki, iç seslerini özgürce evrene bırakmış olanlardır dünyamızı aydınlatanlar.

Kardeşlikten, barıştan, uzlaşmadan, bütünlükten söz eden ve bütün bunları yaşamına geçirebilen insanca bir tavrın, şiddete reva görüldüğü, ölümle ödüllendirildiği yitik insanlar ülkesinde; özgürlüğe, özgürce fikirlere yer yoktur oysa.

Hatta ve hatta bu yitik insanlar ülkesinin kurucusu ile birlikte anılmak, Atatürkçü, Laik olmak, bu fikirlerin yılmaz savunucusu olmak; fiziki varlığını diyet için vermeye hazır olmak anlamına geliyordu neredeyse düşünen adamlar için...

Düşünen adamlar duyarsız olmadıkları için, ürettikçe üretiyorlar yaşamlarına yeni anlamlar katıyorlardı. Böyle mutlu oluyorlardı.

Onların toplantılarını izledim dün gece, aldılar beni yıldızlı evrenlerinin içlerine. Nasıl oldu, ben de anlamadım. Penceremi açıp kendi yıldızımla buluşmuştum. Bir cenaze töreninin ardından, yeniden kanayan yaramın olduğu yeri, kalbimi işaret etmiştim gözyaşları içinde. Kalbim de, ben de ağlıyorduk. Yorulmuştuk. Fena sarsılmıştık. Bir sürü karmaşık his çöreklenmişti içimize. Oysa biz içimizdeki bahçeyi daha yeni düzenlemiştik. Dikenleri temizlemiştik. Güllerimizi budamıştık. Günlerimizi merhametin merhemiyle sarıp sarmalamış; sokaklarımızı yıkamıştık, taze oksijen kokulu ağaçların ipekten saçlarıyla. Yeniden kanlanmasın diye sokaklar, çocuklarımıza anlattığımız masallardaki bütün kötü adamları yok etmiş, iyilik dolu melekleri armağan etmiştik düşlerine.

Hiçbir şey engel değildi yine de. “İyi düşler görenler çoğaldıkça ve zenginleştikçe hayalleri, her şey çok güzel olacak” dedi yıldızım.

Gözleri yakamozlanan deniz gibiydi; sözleri rüzgarın kanatlarında uçarken, elimden tuttu. Ya da ben onun melekten kanatlarına tutundum.

1 yorum:

  1. evvet leyli de nihayet aramıza katılmayı becerebildi ve bu güzide eseriyle tahinpekmez'i taçlandırdı.. darısı uyumakta olan tüm badilerin başına diyor sıradaki parçayı leyli için çalıyorum:

    john lee hooker - things gonna change

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.