15 Temmuz 2006

yet another movie - round and around..

tüm post roger waters pink floyd soundundan hazzetmeyen bünyelere david gilmour'un kapağıdır bu eser.. gayet psikopat bir girişle "hoşgeldin" diyor kasedin/plağın ikinci yüzünü çeviren floydian bünyeye.. rick wright sanki ilk günlerdeymişcesine bir saykedeli içinde, klasik fonda konuşma tripleri, ve tabi ki babamızın ağlayan gitarı.. alemlere nur olarak yollanmış bu adam, "iş alette değil, çalan elde" dercesine, ver portakal kasasını, bir oltalık da misina, baba sana fenderin kralını yapsın iki dakikada, manyak etsin slaydlarla, öööyle bir adam..
sanki syd barrett (rip) saklandığı yerden çıkmış da yazıvermiş sözleri, alın arkadaşım bunun üzerine çalışın demiş, öylesine farklı, ama bir okadar tanıdık pink floyd tadı, tandansı.. belki çok naif kalmış bir parça bu amlor'da, ama adamlar b1 yapıyorlarsa bir bildikleri olmalı dedik de yıllar yılı kırdık kafayı kendisine..
bir kadın geliyor gözümüzün önüne: gözünde bir damla yaş, puslu havada şeytan uçurmasının peşinden koşturan bir velete takılmış bakışları, hem ağlıyor, hem çocuğu takip ediyor, çocuk ufukta yitip gidiyor uçurtmasıyla birlikte; o noktada uçuruyor kadın kafayı, üzerinde deli saraylı kıyafetleriyle yollara vuruyor kendini.. sağda solda patlayan bombalar, seken şarapnel parçaları kâh elbisesini yırtıyor, kâh bir deri bir kemik vücudunu saran cılız et parçalarını.. minik kırmızı damlalar akıyor ayak topuklarından, gene de durmuyor, belki ufukta yiten çocuğu, belki bir başka dramda akmış gitmiş sevgilisinin hayalini arıyor, gözlerde çılgın bir parıltı, dudakta boş bir öpücük..
alışılageldik gilmour soloları, kısa kısa geçiyor kadının bir kulağından öbürüne doğru, tam bitmesine yakın tıkıyor kulaklarını, solo içerde kalıyor, sonsuza kadar delay anasını satayım, ne gam kalıyor ne kasavet.. yerin çamur olduğuna aldırış etmeksizin çöküyor olduğu yere, avuçlarını kulaklarına bastırmış, başı bacaklarının arasında, gilmour asıldıkça delaya o daha da hıçkırıklara boğuluyor, çünkü bu ses ona sevgilisinin son kez söylediği şeyi hatırlatıyor:
"bir gün tekrar karşılaşacağız, ne zaman ve nerede olacağını bilmiyorum, ama güneşli bir günde olacak bu.."
delay sürüyor, güneş doğmuyor, kadın ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor..
**
yıllar sonra bir adam, kimsesizler mezarlığında bir taşın üzerine bir demet çiçek ve kağıdı solmuş, kuyruğu parçalanmış bir şeytan uçurtması bırakıyor; gözünde bir damla yaş, hava hala açmamış.. sonra uzaklarda bir kız çocuğu görüyor, fırfırlı elbisesi, örülü saçlarıyla şarkılar söyleyerek küçük köpeğiyle oynuyor.. biten savaşın yıkıntıları arasına dalıyor köpek, kız da ardından, adam bir anda fırlıyor ikisinin peşinden, koşuyor, koşuyor, gözünden düşen yaşların peşinde bıraktığı minicik izlere bir "o" aldırıyor yattığı yerden..
**
rahmetli syd barrett'in yedisini idrak ettiğimiz bu gün ve gecede, kâh elimize geçen pulse dvdsi ile, kâh arşivden bitmez tükenmez eserleriyle, bir mevlüt niyetine bu geceyi pink floyd'a, floydian trip'e, slip'e, aklınıza ne gelirse ona ayırdım, ayıran bünyelere de selam ettim, daha da ederim..
freko, müstakbel vegetable..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.