09 Şubat 2006

brigitte bardot





brigitte bardot, hayatımıza yaşı kemale erip, hatta kemal çizgisini dahi geçtikten sonra girdi. çocukken hatırlıyorum bb'nin filmleri trt1 de pazar günleri arada bir yayınlanır, ben de filmle zerre ilgilenmeden kendi kendime oyun oynardım. şaşırtıcı değil, o zamanlar gerizekalı olduğumuzdan, düşünme yetimiz bulunmadığından, kelimenin tam anlamıyla deli veya çocuk diye anıldığımızdan hava güzelse dışarı çıkıp sokakta top koşturmak bayan bardot'dan her zaman daha çekici gelirdi.


allah'a şükür zaman geçiyor, insan manyaklığını üstünden atıp, delirmiş gibi sokakta top koşturacağına güzel bir filmden keyif alabilecek akli melakelere erişiyor. işte şimdi şu yaşta deliyken kaybettiğimiz zamanları telafi etmeye çalışıyor, filmlerini izliyoruz.

bayan bardot'nun gençliği, gördüğünüz ve ara ara bakıp bu yazıyı 10ar dakika fasılayla okumanıza sebep olan şekilde, bütün erkeklerin bayıldığı "sarışın" efsanesinin yer yüzüne inmiş somut simgesi. inanıyorum ki erkeklerin sarışınları övmek için kullandığı kelimeleri üstüste koysak m.ö 800 senesinde aya erişebilirdik, ancak brigitte bardot için bunların dahi üstünde bir iltifat kullanıldı, denildi ki: "ve tanrı kadını yarattı"

bayan bardot'nun güzelliği büyüleyici. şurada şu fotoğrafa bakıyor, kafamı çevirdiğim zamanlarda da "sanat bu işte" demekten kendimi alamıyorum. zira sanatı herhangi bir şeyi en güzel şekilde anlatmak diye kısaca tanımlarsak, o zaman şu fotoğrafın kendisi haricinde pek az şey buluruz kadın güzelliğini anlatan. şahsi kanım birinin de aşağıda durduğu ki ona aramızda "adriana lima fotoğrafı" diyoruz.

ünsal oskay der ki, "bizim şehirlerimizde geniş caddeler bulunmaz, geniş caddeler de heykellerle dolu meydanlara açılmaz, biz sanatı kadın vücudunda görür ve öyle anlarız." işte şu yukarıdaki fotoğraf tek başına benim için bu sözün ispatlarından biridir. zira bayan bardot'nun pozu yalnız güzelliği anlatmıyor; yarı açılmış dudakları, insanın içini acıtacak derece masum bakan gözleri, başının üsturuplu eğimi, bu açı, kolunu tutuş biçimi ve son derece çapkınca tek bir göğsünün hemen altında tuttuğu havlu her şeyiyle dört dörtlük mükemmel bir poz oluyor. samimi söyleyeyim estetik tanımı budur. bu kadar naif, bu kadar ince, bu kadar erotik olmak ve "masum" kalabilmek ancak sanatsallıkla ifade edilebilir. bu tek başına çok güzel. ama ne kadar?

jeff murdock coupling'in bir bölümünde tam olarak şöyle diyordu: "do you know what would be the best way to wipe out all of human kind if you were a space alien with a special kind of mind ray..?..make all women telepathic. because if they suddenly found out about the kind of stuff that goes on in our heads they would kill us all on the spot. men are not people - we are disgustoids in human form!"


işte şunu iddia ettirecek kadar, eğer uzaylılar gelip dünyadaki tüm kadınlara telepati yeteneği verselerdi, ve tüm erkeklerin elinde bu fotoğraf olsaydı, kadınlar 30 dakika boyunca büyük, korkunç bir sessizlikle karşılaşırlardı. arkasından da tek duyabildikleri şu olurdu "tanrı hakikaten kadını yarattı."


biz de yaratılana baktıkça düşünme yetimizi kaybediyoruz.

3 yorum:

  1. Ben bu tanrının kulu değil miyim???

    Bu kula harcanan 46xy benim neden en küçük xx imde yoktur???

    Bu varlıkla aynı oksijeni tüketiyorum ama ben hala neden konuşan bir baltayım????

    YanıtlaSil
  2. çocukken kendisinin fotoğraflarını kesip saklar, bakmaya doyamazdım.

    oha! ne dedim ben?

    vallahi billahi lezbiyen değilim, sanata, sanatçıya saygı duyan biriyim :)

    YanıtlaSil
  3. eskinin meşhur hayat mecmualarından birinde kendisiyle yapılmış bir röportaja yer verilmişti. (elbette yabancı dergilerden çeviri, siz ne sanmıştınız?)

    bb öyle illet, öyle soğuk ve kibirli bir hava çiziyordu ki şaşırmıştım:

    "pek arkadaşım yoktur.
    asla kendimden başkasına güvenmem.
    cimri değilim ama boş yere para harcamayı sevmem, biriktiririm.
    aşk gelip geçicidir asla rüzgarına kapılmam."

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.