18 Mayıs 2006

Ekranların en "ağır" 10 abisi. Bölüm 4: Kabul edin, gerçek hayatta hiçbir dövüş filmi oyuncusunu dövemezsiniz!

Kısa bir aradan sonra bıraktığımız yerden devam ediyoruz efendim.


5-Bruce Lee


Öncelikle bütün halkımıza gururla bildirmek istiyoruz ki güvenlik güçleri, sivil savunma ve polisimizin yardımıyla Bruce Lee ölümü hakkında ipe sapa gelmez spekülasyonlar yapan son kendini bilmez de İstanbul Avcılar "Kanlı Yumruk" karate salonuna yapılan bir baskınla ele geçirilmiş ve ceza evine konmuştur. Üstünden 1993 yılında Kara Kuşak dergisinin verdiği "Ninja Kimlik Kartı", iki süpürge sapını zincirle birleştirip yaptığı "mumçıkası" ve üzerinde "sevgili bayan sizden çok hoşlandım ve arkadaşlık kurmak isterim, eğer siz de bu teklifime sıcak bakıyorsanız kartın "evet" kulakçığını koparıp bana geri verin" yazan tanışma kartından çıkan sanığın yirmisekiz yaşında olduğu ve 2000 yılında yapılan Büyük Temizlik Operasyonu sırasında taşrada saklanıp kendisini kurtardığı, fakat önceden bir ihbarla yola çıkıp karate salonunda "Bruce Lee mi döver Van Daymın mı?" geyiği çevirerek rutin kontroller yapan iki polis memuruna, dayanamayıp "abi onu boşverin de, adamın vücudunda gram yağ yokmuş, Çin mafyası basmış evindeyken ama kasamadığı tek yeri olan ensesinden vurmuşlar, yoksa nereye öldürüyorsun" şeklinde yanaşınca foyası ortaya çıkmıştır.

Halkımız bilmelidir ki bu tür geyikler oduncu gömlekleri ile beraber doksanlarda kalmıştır. Kimsenin gücü bu ülkeyi "karışık kasetle sevgi ilanı" günlerinin karanlığına tekrar çekmeye yetmeyecektir!
--------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bruce Lee: Bütün Çinlilerin "they are all kung-fu knowing motherf...ers" olduğu dönemin civciv kostümlü kahramanı, önce "cool" olsun diye çekilen sonra "kitsch" olan en sonunda da "kült" mertebesine ulaşan az miktarda filmin başrol oyuncusu ve kendi dövüş tekniğini (Jeet Kune-Do) geliştirecek kadar iyi bir Kung Fu ustası (adamı döver).

Mükemmel bir "dövüşçü" vücudu, imza hareketleri (misal her bitirici vuruştan sonra bir "uaaa" çekmesi -ki biz buna ki-ken-tai-ichi diyoruz. genel olarak tüm dövüş sanatları uygulamalarında bulunması gereken "vücut düzeni, ruh ve silah\yumruk" kombinasyonunun "ruh" parçasıdır ve işlevsiz bir sinema hilesi gibi gözükse de aslında temelleri ve felsefi derinliği olan bir hadisedir.) ve daha da imza olan çift nunchaku'su ile zaten ekranda başka bir şeye bakmayı güçleştirir. Belki oscarlık bir oyunu yoktur ya da gay bir kovboyu oynarken zorlanabilir ama zaten "lion face, lemon face" tarzı bir oyunculuk değildir onunki. Hareketleri, tarzı ve ruhu zaten herşeyi anlatmaktadır. Günümüzdeki aksiyon kahramanlarının aksine dövüşe asla kişisel çıkarlar için ya da dünyayı kurtarıcam gazıyla girmez. Birilerine yardım etmek, çoğu zaman da dövüşten kaçarken tam ortasına düşmek onun kaderindedir.

Günümüz kinder bueno çocukları hali hazırda uçan çinliler ve kayak yapan elfler ile şımartıldığından bir Enter The Dragon ya da Fists of Fury aksiyonu "kaba" gelebilir. Oyunculuklar abartılı, senaryolar köpek kulubesine zemin olacak kağıt parçalarından ibaret olabilir ama zaten bir Bruce Lee filmde son dikkat edeceğiniz şeyler bunlardır. Bruce bir tekme atmak için efil efil etrafında dönmez çünkü bir savaşçıdır, hızla düşmanlarını etkisiz hale getirmelidir çünkü her zaman en güçlü ve zorlularla dövüşür. Bir filmde tekme atıyorsa ne ip ne de başka bir hile söz konusudur. Gerçekten o tekmeyi o mesafeye kadar atabilir, çift nunchaku'yu inanın kamera oyunu olmadan aynı hızda çevirebilir. Bruce Lee ne suratsız Jet Li gibi sönüktür ne de Van Damme gibi gösteriş budalası. O yumruk atar siz yemiş kadar olursunuz. Bu arada bütün doksanlar boyunca "herkesi bilirim de Chuck Norris i kesin döverim abi" diyenlere bir not, Chuck Norris aslında Bruce Lee'nin öğrencisidir ve inanın bana, döner tekmesi bütün dünyayı olmasa da sizinkini mahvedebilir..

Sertlik derecesi: 12.000 Hayden Christensen

4-Clint Eastwood
Tüm zamanların aktörleri içinde başka kaç aktör vardır altı patların daha çok yakıştığı hatta elinde doğal durduğu? Tipe bakın lütfen, zerre nur görmemiş, at hırsızlarının bile yanında "parlak çocuk" kalacağı bir çehre değildir de nedir bu?

Eğer Sergio Leone için Spaghetti Western tanrısıdır diyebilirsek (ve hala çarpılmadıysak) Clint'de onun peygamberidir. For a Fistfull of Dollars yakın plan (ama cidden YAKIN plan) çekimleri, bunaltıcı ve boğucu ortamıyla olduğu kadar hepsi birbirinden uğursuz karakterlerine yine yakın plan çekimleri (televizyon yerine projeksiyon makinesinde izlenmesi gereken başka bir film daha, Stephen King Dark Tower serisinin yeniden basımıın ön sözünde Kara Kuleyi yazarken bu filmin atmosferi ve ruhundan çok etkilendiğini söyler ve bu filmi sinemada izlememiş insanların asla Leone'nin "sanat" anlayışını kapamayacağını da ekler,yerde göğe kadar da haklıdır) derken kendinizi bir araba sopa yemiş gibi hissedebilirsiniz.

Bu filmler haricinde, Clint baba kendi çektiği filmlerle de birer efsane yazmış Unforgiven en iyi yönetmen dalında kendisine Oscar kazandırmıştır(ağır abi manifestosu no 2: iki tür ağır abi vardır, oscar'ları kucakla, kamyonla götürenler ve hepten "oscar da neymiş" diyenler, ikisi de birdir) ve sinema tarihine en sağlam ruh hastası olarak geçmesini sağlayan Dirty Harry\Kirli Harry rolü de unutulmalıdır.

Dirt Harry filmlerinden öğrendiğimiz tek şey eğer Clint Eastwood gibi bakabiliyorsanız silahızda kaç kurşun kaldığı önemli değildir;



Freko kişisi dedi ki "öyle saksonla, kelt ile gelme bize" ama bu cümleyi orijinal dilinde vermek filme ve o sahneye saygımdan ötürü bir zorunluluktur:

Harry Callahan: I know what you're thinking. "Did he fire six shots or only five?" Well, to tell you the truth, in all this excitement I kind of lost track myself. But being as this is a .44 Magnum, the most powerful handgun in the world, and would blow your head clean off, you've got to ask yourself a question: Do I feel lucky? Well, do ya, punk?

Peki durun cahil cühela halimle çevireyim:

Harry Callahan: Ne düşündüğünü biliyorum. "Altı el mi ateş etti yoksa sadece beş el mi?. Gerçeği söylemek gerekirse, bütün bu eğlence içinde ben de sayısını unuttum. Fakat bunun 44 kalibrelik bir Magnum, dünyanın en güçlü tabancası olduğu ve kafanı uçurabileceğini varsayarsak kendine şu soruyu sormalısın: Kendimi şanslı hissediyor muyum? Ne dersin, serseri, hissediyor musun?

Buyrun sahneyi de ekleyelim yazıya

Sertlik derecesi: Üç kamyon Leonardo Di Caprio

2 yorum:

  1. Öncelikle teşekkürler, birileri okuyup iyi zaman geçiriyorsa ne güzel. Blog'a gelişim ve kalışım biraz tesadüf eseri oldu. Tam sözlükten 3 ay izin almıştım, girlfromipanema (mobilet çetesine katıldı sonra) hanım dedi ki "böyle bir şey var ama öyle girip birşeyler yazmazsan firaykmen var döver adamı, örseler" dedi. Zaten Morrisey ile beni tanıştırıp 25 yaşından sonra emo kid olmamı sağladığı için pek güvenmesem de ya herru diyerek girdik. Normalde bu kadar bilgisayara başında duramıyorum, fakat geçen hafta başında kız kardeşim bir trafik kazası geçirdi ve onun tedavisi için ailenin bir kesimi hastaneye taşınırken ben de okul-ev-hastane arası "ofis boy" oldum haliyle. yani dumanlı bir kafa, boş bir hafta ve voila sayfalar dolusu çılgınlık!

    YanıtlaSil
  2. ne demişler, "her şerde bir hayır vardır"..

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.