20 Ağustos 2006

Hal Hatır

Aslında iş görüşmesiyle ilgili bir yazı yazacaktım, söz verdiğim gibi ama Freko belinin ağrısından dem vurunca, bu mevzuda yazmış olduğum üç dört yıllık bir yazım geldi aklıma , ekleyeyim dedim..buyurunuz.


HAL HATIR

Selam:)

Keyifsizlik, "yazarım bir ara", "vaktim yok valla, ilk fırsatta.." , "bayram tatili" derken, bir aya yakın bir süredir bir şeyler yazmadım. Olsun, üzülmeyiniz. Dünya bizim yazılarımızla dönmüyor nasılsa..

Aslında bugün de pek bir şey yapasım yok. Üzerinize afiyet belim ağrıyor da biraz. Şimdi aranızdan, aklı hep belden aşağı, edepsiz şeylere çalışanlar: "Ooo üstat.. Ne tür çalışmalarda bulundun dün gece de bugün belin ağrıyor? Hadi hayırlısı.." gibisinden zevzek bir cümle sarf edip bıyık altından güleceklerdir. Aranızdan beni sevenler ise: "Geçmiş olsun canım, yapabileceğimiz bir şey var mı?" şeklinde alâkadar bir cümleyle yetinecekler ve gerçekten üzüleceklerdir. Aranızdan bana gıcık olanlar: "Oh iyi olmuş, geberesice... Kırılaydı da kurtulaydık senden!" diyerek kökten bir çözüm önerisi getirmekle birlikte; aranızdan bana asılanlar ise (hayali bir güruh): "Ah canım, gel ben o ağrıyan yerlerine bir masaj yapayım, sonrasında da ışıkları söndürüp..." gibisinden yardım görünümlü ve fakat cinsel maksatlı fanteziler içeren cümleler sarf edeceklerdir. Aranızdan hayatı boyunca doktor olmak isteyip de maalesef ortaokul terk olan arkadaşlar: "Hımm, sen üşütmüşsündür canım kardeşim. Belden geçen omurilik, cereyanda kalmıştır, sinirler elektriklenmiştir, ağrı yapıyordur. Temiz bir banyo al, iyice terle, bir şeyciğin kalmaz. Takviye olarak da antibiyotik almayı unutma" diyecekler; â��Aynısından bende de var' diye adlandırabileceğimiz bir diğer kitle ise: "Aynısı bana da olmuştu.. Sen şu ilacı al, geçmezse ne oliim" diyerek çantasını karıştırmaya başlayacaktır. Aranızdan kocakarı ilacı meraklıları: "Ben onun çaresini biliyorum ayol.. Birkaç tane çiğ balık alıp içini açıyorsun, kılçığını çıkarıyorsun. Sonra kırk çeşit baharata bulayıp belinin ağrıyan yerine diziyorsun, sonra güzeeeelcene sarıyorsun" gibisinden tavsiyelere başlayacak; bir diğer tıp bilimi fanatiği ise: "Küçük ağrıları sakın küçümseme. Hemen bir doktora başvur, bak benim bir tanıdık doktor var, işte kartı" diyerek cebinden küçük bir kartvizit çıkaracaktır. Aranızdan vurdumduymaz karakterli bir grup "amaaan boşver, git bir sıcak banyo al yat uyu sabaha kadar bir şeyciğin kalmaz" deyip kendilerince en sağlıklı ve ucuz tedaviyi uygulamanızı salık vereceklerdir. Aranızdan kötümser olanlar: "Benim de böyle bir tanıdığım vardı, önce küçük bir bel ağrısı başladı, önemsemedi, aylar sonra doktora bir gitti ki meğer kansermiş!! Koç gibi adam iki ayda mum gibi eridi, bağıra bağıra gitti zavallı. Ama sen yine de doktora bir görün yani.." diyerek iç açıcı hikâyeler anlatmaya başlarken bir diğer eski toprak kitle ise: "Şimdiki gençler de çok çürük canım. En ufak şeyden başları kıçları ağrımaya başlıyor. Biz neydik bee.. biz tereyağıyla büyüdük.." diyerek olaya nostaljik bir boyut katacaklardır. Aranızdan laubali takılan arkadaşlar: "İyi bir ayı bul, ayıya çiğnet, iyi gelir, hehe.." diyerek zevzeklik yaparken eninde sonunda bir müslüman çıkıp: "Geçmiş olsun arkadaşım, ne oldu ki?" diye sorar.

Fanteziye gerek yok. Sorunun yanıtı gayet basit. Bilen bilir, bendenizin haftanın belirli bir akşamı halı sahada futbol maçı vardır. Akrabalar arası futbol maçı. Bir saha dolusu Laz'la birlikte 4 yıldır hercümerç olmaktayız. Yağmur çamur, kar kış demeden top teperiz ayakla.. (bkz. Onur Çelikol/ Futbol. Ayakla Top Tepme Sanatı). Dün akşam da aynı sporu icra ederken üzerinize afiyet biraz soğuk almışım bel nahiyesinden. Durum budur.

Hal böyle olunca aranızdan aklı hep belden aşağı edepsiz şeylere çalışanlar: "Üstat sen de ne adamsın.. Çıtır manitaların peşinde koşmak varken topun peşinde koşulur mu? Hehe" gibisinden abuk bir cümle sarf edip bıyık altından güleceklerdir. Aranızdan beni sevenler ise: "Ah benim sportif arkadaşım, dikkat et kendine, bize lazımsın" şeklinde bir destek olucu ve gaz verici cümle ile olayı bağlayacaklardır. Aranızdan bana gıcık olanlar: "İnşallah her hafta 100-0 yenilirsin de seni o sahadan tekme tokat atarlar, Ortega'dan beter olursun" diye niyaz ederlerken aranızdan bana asılanlar ise (hayali bir güruh): "Ah o senin spor yapan güçlü kaslarınla bir gece ışıkları söndürüp.." gibisinden yine aynı cinsel maksatlı fanteziler içeren cümleler kurarak çalışmalarını sürdüreceklerdir. Aranızdan hayatı boyunca doktor olmak isteyip de maalesef ortaokul terk olan arkadaşlar, haklı çıkmanın gururuyla kasım kasım kasılıp: "Yaa, ben demedim miydi bak?" diyerek konu komşu arasındaki â��yarımdoktor' şöhretini pekiştirecektir. Aranızdan kocakarı ilacı meraklıları herhangi bir şey demeyip ilk verdikleri tarifin üzerine üç ihlas bir fatiha ile, kaynamış kurbağa bacağı suyunun yedi kez ağrıyan bölge üzerinde gezdirilmesini ilâve edecekler; tıp bilimi fanatikleri ise bir ikinci kart çıkarıp: "Şu kartı da al, spor yaralanmaları konusunda uzman bir doktor arkadaşımdır kendisi" diyerek her derde deva olduğunu gösterecektir. Aranızdan vurdumduymaz karakterli arkadaşlar "bu kadarcık şey için sıcak banyo bile almana gerek yok..onu da boş ver, yat uyu, geçer" diyerek tedaviyi daha da ucuzlatacaklardır. Aranızdan kötümser olanlar, yukarıda anlattıkları hikâyenin üzerine tuz biber ekip: "Bizim o rahmetli arkadaşın bel ağrısı da halı sahada başlamıştı" diyerek doğrudan sizi tarif etmeye başlar ve size de â��rahmetli' denilecek günlerin yaklaştığını ima eder. Aranızdan eski toprak amcalar: "Aah ah, şimdiki gençlik gençliklerini böyle top peşinde harcıyor, biz öyle miydik ya, gece gündüz çalışırdık memleket için, .." diyerek hem yaptığınız işi hem sizi küçümsemeyi ihmal etmez. Aranızdan laubali takılan arkadaşların Fenerli olmayanları: "Üstat, iyi oynuyorsan Fener'e git, kurtarırsın belki" derken Fenerli olanları GS'li olanlara "geçenlerde sizin arabanın deposuna 6 litre koymuştuk, bitti mi yoksa biraz daha koyalım mı?" diye soracaklardır.

Eninde sonunda bir müslüman çıkıp: "Geçmiş olsun, kendine dikkat et kardeş" der.

Çok sevdiğim eski bir fıkramdır...
Temel bir gün kendini biraz kötü hisseder ve evinin yolunu tutar erkenden. Yolda arkadaşlarıyla karşılaşır:

- Ula nooldi sana, nerereye gideysun ha bu vakitte?
- Uşaklar, biraz rahatsuz oldum, hastayum galiba , eve gidiyrum, yatmaya...
- Deli olma uşagım, aslan gibisun, yürü, kahveye gidiyruk, oyun oynamaya..
- Yapmayun uşaklar, hastayum ben...

Arkadaşları dinlemezler ve kolundan tuttukları gibi Temel' kahveye götürüp okey masasının başına oturturlar. Ertesi gün bizimki iyice ateşlenir ve yatağa düşer. Arkadaşları gelirler.

- Ula nooldi sana, ne yataysun ha bu vakitte evde?
- Uşaklar hastayum...
- Ne hastasi, sapasağlamsun, yürü baluğa...
- Uşaklar, ben ...

Yine dinletemez ve yatağından kaldırdıkları gibi balık tutmaya götürürler.. Devrisi gün daha da hastalanır bizimki ama aynı film oynamaktadır sinemada.. Yürü gezmeye, yürü düğüne yürü oraya buraya derken bizim Temel vefat eyler.. Ve son nefesinde eşinin eline tutuşturduğu bir kâğıtla mezar taşına şöyle yazdırır:

"HASTAYUM DEDUM İNANMADUNUZ, HA ŞİMDİ NOOLDİ"

Sizin Temel de hasta arkadaşlar, lütfen inanınız

1 yorum:

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.