07 Ağustos 2006

bodrum benim isyanımdı! -tekmili birden-

vaktiyle aşerdiğimiz bodrum'a nihayet gittik de döndük bile.. dükkana geldik baktık, hit yerlerde sürünüyor, koca haftada toplasan iki post, onun da biri kayıp ilanı; gene iş başa düştü a dostlar, sizden hayır demek ki bir yere kadar:)

Depeche Mode'un 30 Temmuz 2006'da Chantage katkılarıyla -kayırıcaz tabi- yaptığı dev yarasa konser sonrası, sol iç kulağımın salyangozunda "see the stars they shine and bright / everything's allright tonight", sağ kulağımın memesinde tantuni yağı ile blackened biraderimin 360 modena'sının -ne sandıydınız- sağ koltuğuna yerleşip, bir çırpıda kendimi pek güzel otelimizin resepsiyonunda kayıt yaparken buldum; öööyle yağ gibi gidiyor meret her eve lazım bi tane..

Bodrum'un ilk tatil köyü olma özelliğini taşıyan TMT tesisleri birçok benzerinin özelliklerini taşıyor: ultra olmasa da herşey dahil, canının istediği saatte rakıya / biraya başlayıp akşama bünyeyi hazırlayabilmek açısından pek süper bir özellik.. eciş bücüş ecnebi müşterileri yüzünden göz zevkine yuvarlaksal bazda pek hitap etmese de, diğer benzerlerinden bir özelliğiyle derhal ayrılıyor: şehir merkezine 1 kilometro mesafede! hani sıksan yürürsün, ama önünden zırt pırt minibüs geçiyor, olmadı taksi yedi yeni te le karşılığında tee limana kadar götürüyor..

bizi de diğer çoğu tatilciden ayıran özellik, herşey dahil bir ortama bile belli bir saate kadar dahil olabilip, gecenin hafif ilerleyen saatlerinde yok çocuk diskosu, yok latin gecesi gibi geyiklerden kaçar adım uzaklaşarak her ama her gece kendimizi hengameye atan zümreden olmamızdır, büyüklerimizden böyle gördük böyle bildik..

netekim ilk gün, son üç senedir herhangi bir tatil ortamı ile yüz göz olmamış bünyenin denizle tekrardan arayı düzeltmesi, güneşle haşır neşir olması ve 45 faktör koruma kremlerini icat edenlere hayır dualar etme ile geçti.. etrafta bulunan apaçi türevi almancı / hollandacı gençlik ignore edilmek suretiyle güneş altında uyundu, kremlerin majino savunmasına rağmen istakoz civarı bir renkle sünnet çocuğu modeli üstbaş çekiştirile çekiştirile bodrum'a akıldı ve eskimeyen, eskimeyecek dostların olduğu Körfez ve Adamik tayfalarıyla kalınan yerden devam etmek üzere canlı yayına geçildi..

bu noktada yeni bir paragrafa başlamak isterim: bu iki mekanda da işletmecisi olsun çalışanı olsun yıllar yılı canımız ciğerimiz insanlardır evet, ya da içeriz coşarız kimse bize bişey demez, hadi birader sen çok içtin deyip otele / eve yollamaz tamam, ya da en sevdiğimiz şarkıları bıkmadan usanmadan çalarlar eyvallah.. lakin esas özellikleri bunlar değil buraların.. şöyle anlatmaya çalışayım; bir ev düşünün, lakin biraz kalabalık bir ev olsun, ve o evin esas ikametçileri diğer arkadaşlarını da paso eve getiriyor olsun, ve zaman geçtikçe bu ikinci neslin başka başka arkadaşları da aynı eve doluşsunlar.. işte böyle mekanlar buraları, içeriyi dolduran kalabalığın %90'ı ile kastığınız vakit bir ortak arkadaş buluyorsunuz, sıksanız akraba bile çıkabiliyorsunuz, ben çok çıktım ordan biliyorum.. bu ruh haline bir kez büründükten sonra da, türkbükündeki yalıkavaktaki tiki mekanlara takılma arzusu hiç gelişmiyor, bilakis sönüp gidiyor, sanırsın koca bodrumda iki mekan var anasını satayım.. bir diğer ayraç da, tiki mekanlardaki müşteriyle bir daha gittiğinizde müşteri profilinin büyük çoğunluğu açısından bir daha karşılaşmama imkanınız var, çünkü adam belki bir sonraki yıl iflas etmiş, hapse düşmüş, yurtdışına kaçmış olabiliyor -istisnalara gene el sallıyorum-, fakat bu iki mekandaki insanlar sanki dün gece sabaha kadar eğlenmişsinizcesine bir sıcaklıkla sizi tekrar kucaklıyor, herşey dediğim gibi kaldığı yerden devam ediyor..

iki teknik detay vereyim: Körfez tüm arşivi elektronik ortama taşımış, nadiren cd player kullanıyor ve DJ Serdar yönetiminde mausla idare edilen audio / video ortamla millet coşturuluyor. Adamik'te ise Apoli hala cd, dvd / divx player ortamında şarkıdan şarkıya uzaktan kumanda ile geçişler yapıyor, seyretmesi çok keyifli oluyor:)

totalde beş gece altı gün boyunca ye iç çılgın at ortamlarından kopup gelmesi pek zor bir tatil beldesi bu bodrum, öyle ki dönüş vakti geldiğinde bir rapor patlatıp 15 gün daha kalalım mı diye düşünmedim değil, kesmiyor bukadar az vakit.. ama mukadderat, iş güç bizi bekliyor, çarklar dönsün, frekolar blackenedler kavrulsun anasını satayım!

"yediğin içtiğin senin olsun dede, icraat var mı bize ondan bahset" diyenleri, dönüş yolunda Varan tesislerinde tost / çiğbörek teslimatı için bize layık gördükleri sıra numarasını gösteren kare ile başbaşa bırakıyorum, en yorumsuzundan:

maalesef


bu acıyı da paylaştıktan kelli, şöyle bir teklifim olacak:

tahinpekmez ahalisi olarak, hatta eşi dostu da yanımıza katarak, bu sene şeker bayramı tatilini Bodrum'da geçirsek nasıl olur diyorum..
malumunuz, şeker bayramı 23 Ekim pazartesi başlıyor, ve krallar gibi 3 gün sürüyor.. bunun arkasındaki iki günü yıllık izinlerden falan kurban edip, önceki cuma akşamı yola çıktıkmıydı, 29 ekim pazar günü Cumhuriyet Bayramını şehrimizde idrak etmek üzere döneriz, çok da şahane olur.. totalde 7 gece 8 güne tekabül ediyor (cumartesi akşam dönülsün ki bünyeler pazar günü dinlensin, patronların karşısına dinç çıksın), "seferi tanımam ben orucumu tutarım" diyenlere 2 gün mesai kalıyor, benim mezhepten olanlar için pazar gecesi saat 00:01'de çanlar bizim için çalıyor ve direkman akılıyor ortamlara.. olur da az içilir, ertesi gün kafalar müsait olursa ortakentte sörf dersleri bile şirketten -ben bilmiyorum, bilenleri tanıyorum-.. bodrum içi bir otelde, sıcak ortam, yeterli sayı elde edilirse otobüs bile tahsis edilir de önüne asarız tahinpekmez.org bannerini öyle akarız ortamlara..
ne dersiniz, freko rehberliğinde, Bodrum geceleri, gündüzleri Allah kerim:)
hadi bakalım, şimdiden işi gücü ayarlayalım, şafak 75 diyor gözlerinizden öpüyorum..
bu güzide tatili tatilden ziyade muhteşem bir anılar silsilesine dönüştüren başta blackened olmak üzere tüm katılımcılarına teşekkürü bir borç biliyorum..
not: bilahare pros and cons tadında bir postumuz daha olacak, bayilerinizden ısrarla isteyiniz:)
freko, alemlerin çocuğu..

6 yorum:

  1. valla şimdi şöyle bişi var, bizi bilen bilir, resimler yanıltıcı olabilir, bu bir..

    ikincisi, mekan sahibiyiz, bakalım yokluğumuzda bi aktivite var mı, yoksa bu ortamın hareket vericisi bir tek benmiyim, nedir ne değildir diye ara ara kontrol ettik tabi, malum ekmek parası..

    üçüncüsü, postun dibinde bazı müjdeler verdik amma, anlayana.. ne demişler, maden olan yerde ot bitmezmiş ama bu tarla için geçerli, keller için değil:)

    YanıtlaSil
  2. o diil de 200 kere okunmuş, total rep 7.. emeğe saygı beyler ahahahah

    YanıtlaSil
  3. susiyim dedim mecbur kaldım:

    arkadaşım, kim kimi biliyor ifşa ediyorum, al buyur!

    allahın zirvesine giderken "paşam mekanda vireles varmış, şu laptopu getirsen de baksak filolara neyin" diyen benim emmoğlumudur? veyahut akşamın bir saati "şirketin interneti gitti" ya da "trafikte kaldım bi malları kontrol ediver" diyen hörmetli pederim bey hazretlerimidir, yoksa bir ibiş bulgarmıdır?

    bilirmiş, hadi canım, kapatma dükkanın önünü:)

    YanıtlaSil
  4. kutuyu daha fazla kurcalamasak açmak için, ha canım, ha kelajım benim, dost var düşman var:)

    YanıtlaSil
  5. gicigim sana freko. tatile gittiginden beri gicigim. bulasma bana. hele puskulumle neyimle hic dalga gecme. gorsem dovucem. agresifim.

    YanıtlaSil
  6. biz burda `kirk katir mi, kirk satir mi?` hallerde olalim.. ooh millet tatilmis, izinmis bodrum'mus allah ne verdiyse.. kardesim ben yarina sag cikcagimdan emin diilim, ne 23 ekimi - ne 29 ekimi yahu... : )

    evet dovulecekler arasina site sahibisi de eklendi (kutur'e sira gelmemisti zati daha; freko'ya zor gelir :) .. neyse...

    siz safak saymaya devam edin, ben delinin posteki saydigi gibi posteki saymaya... evel allah sag kalirsam bi tarafindan yapisirim planlara...

    isimdeyim - gucumdeyim.. sevgiler saygilar ;)

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.