14 Ağustos 2006

sonu piç gibi biten türk filmleri..

dünya sineması ile bir dönem türk sinemasının en büyük ayırtlarından biri de bu idi a dostlar.. canım hababam sınıflarının, gülermisin ağlarmısınların, tosun paşaların vesaire bilimum harika yapımın arasında, niceleri göze çarpar ki, girişi gelişmesi aslanlar gibi giden filmler bir anda film yanmış da lambalar yanmışcasına bitiverir, son yazıverir, onca saat seyrettiğinizle kalıverirsiniz..
en son 24 saatlik bezme maratonumuz esnasında bisusbisus kişisiyle beraber idrak ettiğimiz bir örneğini kısaca geçeyim:
behemahal 60ların sonu 70lerin başı kokan ömer lütfi akad yapımı "seninle ölmek istiyorum" adlı filmde, başrolleri türkan şoray, izzet günay, cahit ırgat paylaşmakta.. fakir kızın (türkan şoray) zengin işadamı (cahit ırgat) ile evlenip ezik bir hayat içre bunalması ve bilahare evi onarmakla mükellef müteahhidimsi mühendis (izzet günay) ile yakınlaşmaları, bu sırada çocuğunun ölmesi, kadının akıl hastanesine kapatılması, burdan mühendisce kaçırılıp temiz hislerle evine yerleştirilmesi, sonrasında kocasının bunları bulup izzet günay'a adamlarına arabayla çarptırıp kadına da "bu sadece uyarı idi, eğer evine dönmezsen onun sonu olur" gibisinden mafiozo gözdağları verip türkan şoray'ın klasik "aklım başıma geldi, ben kocama dönüyorum" mektubu bırakması, birşekilde mühendisle tekrar karşılaşmaları, gözlerin yalan söylememesi, falaaan filaan derken, filmin son sahnesinde cahit ırgat bunları görüyor ve ayırmak için karşıdan karşıya geçerken babaya bir araba çarpıyor, oracıkta can veriyor, türkan ile izzet gözgöze elele iken dran diye "son" yazıyor.. ne bir son tirad, ne başka bişey.. eski türk filmlerinde yazılar da çok olmadığı için fade out ve reklamlar, elde çekirdekle kolayla öylece kalakalıveriyor insan..
eğer o filmin adam gibi bir sonu vardı da zaman içinde süreden kazanmak niyetiyle kestilerse, oha diyorum.. yok eğer koca ö.lütfi akad oraya kadar getirip "tamam lan yeter ezin ibneyi, bitsin!" diyip kamera stop dediyse, diyecek hiçbirşey bulamıyorum..
halbuse, bir sonra seyrettiğimiz sandra bullock filmi çok daha boktan bir konuya sahip sıfır duygu ortamı bir film iken, önü, arkası, tüm prodüksiyonuyla kaybedilen iki saat sonunda hiç değilse adam gibi bir son ile veda etti moviemax ekranlarına.. birşey kazandırdı mı? hayır, fakat hiç değilse diğer yerli örneği gibi bok gibi de bırakmadı.. holivud diyor küçümsüyoruz, tü kaka diyoruz, ama adamlar en boktan karate / delta fors filminde bile işi kitabi yapıyorlar, en azından böyle eleştiriler almıyorlar..
gece gece paylaşayım dedim isyanımı, saygılarımla..

1 yorum:

  1. 68 yapımı bir ömer lütfi akad filmi daha var "kader böyle istedi" diye. baş rollerde izzet günay abimiz istanbul yerlisi fakir ama gururlu bir taksi şöförü. ismini hatırlamadığımız hatun kişi de izmirli zengin işadamı kızıdır. hatun kişinin istanbula okumak için kısa bir süreliğine ilk gelişinde tesadüfen izzet abimizin taksisine biner. olyaların gerisi tahmin edilebilir zate. kızın ailesi o taksi şöförünü kabul etmez ama kızımız kapılmıştır izzet abimizin cazibesine.

    neticede hanım kızımız istanbuldan ailesinin zoruyla ayrılmak zorunda bırakılıp hava alanının yolunu tutmuşken ani bir manevrayla izzet abimizin taksisine atıverir kendini. kız babasının adamları ile bir çatışmaya girer izzet günay doğal olarak. yaralanmıştır... acaba ne olacak diye beklerken sevgililer birlikte araçlarını uçuruma sürüp nihayete erdirdirler filmi.

    filmin mutlu sonla bitmesi gerekmiyor elbet. ö. lütfi akad, sözüm sana; madem ölümü göze aldıydı sevgililer aslanlar gibi çatıştırsalardı. yok silah kullandırmayacaktın o zaman neden ölüme götürdün sevgilileri. ben bi ders çıkaramadım da filmden. akadın o dönemki filmleri hep benzer galiba..

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.