19 Ocak 2006

echoes

efem, şu eskilerden kopi peyst işlerine başlamam için gelen ilk requesti hayata geçiriyorum.. ha, bunu bir dallamalık olarak görüyosanız o ayrı konu, bildiriniz, başka şeyler yaparız.. amma, benim burayı açmamın başlıca sebeplerinden biri de budur..

saygılarımla,

ya settar!


echoes (#3981087, 17.03.2004 09:46:30)

birebir öğreti içeren pink floyd eser-ül muazzaması.. öyle önemli bir eserleridir ki bu, yıllar sonra çıkardıkları toplama albüme verdikleri isim de bu olmuştur.. fakat namuzsuz 74 dakika sınırlaması, babaların maroonedi üç, bu güzide eseri tam yedi takika tırpanlamak zorunda bırakmıştır adı geçen toplama albümde.. velhasılı önemli olan, yıllardır başaramadığımızı yine babaların başarmış olması, ve olası en makul sıralamayı yapmış olmalarıdır.. eserler kendilerine aittir, istedikleri gibi uzatırlar, kısaltırlar, niceleri gibi, hede mix, hödö versiyon ayaklarına yatmazlar.. bilindiği gibi kur’an da belli bir düzende inmiş, bilahare sıralama yine aynı kaynaktan gelmiştir, hadiseyi bu mihvalde ele almak lazım gelir..

gelelim fasulyenin nimetlerine..

bir floydiana “en sevdiğiniz kuş” sorusu yöneltildiğinde hiç tereddütsüz “albatros” demesinin nedenidir bu eser.. kendisiyle ilk tanışmamız maateessüf albümü dinlemezden önce elimize geçen pompeii konseri video kaseti vasıtasıyla olmuş, o yüzdendir ki hayallerimizde elemanlar paso sislerin arasında gayzerlerin üzerinden atlamakta, sanırsın olimpos dağından inen antik yunan tanrıları gibi aletin edevatın başına geçmekte, pink floyd london plakalı yüzlerce konteynerın, onlarca hoperlörün arasında kendilerinden geçmekte, bizi de mest etmektedirler..

eserin ilk yedi dakikasını başlatan su damlası sesi, o güne kadar bir elektronik alet vasıtasıyla elde edilen doğala en yakın damla sesidir.. mellotron adı verilen, ve sayısal çıkar çıkmaz bir adet edinmemi herhangi bir kuvvetin engelleyemeyeceği alet ile kimbilir nice vakitler uğraştı durdu roger - rick ikilisi.. ardından gelen davein mektep medrese görmüş parmaklarından çıkan notalar, ve arkasında rogerın net bas notaları yol göstermekte, yetişmek üzere olan baget darbelerine nick abimizin..

bir rick wright - david gilmour düeti açar ilk mısraların sırlarını kulaklarımıza doğru, ve double tracktan dave basmaktadır serçe parmak borusunu fenderin tellerine.. bu tellerdir ki üzerine kuş niyetine albatros konmuş, bir yakarış, bir çığlık edasıyla forsalar parçayı, sanki arkadan ittirir; ama tam bayırdan yuvarlanırken kemerinden asılıp tutar belki, altıncı dakikayı yedinci dakikaya bağlayan saniyeler boyunca bazen yavaş, bazen hızlı ataklarla..

her kim ki “müzikten anlıyorum, aha da ben de bir parça yaptım” der ve eğer pink floyd ile tanışmamış bir kimse ise hele, ona bu parçayı dinletin; kendisi de hayretle görecektir ki illa bir yerlerinden bir şeyler araklamıştır bilmeden, bilemeden.. çünkü ona gelene kadar otuz üç sene boyunca herkes bundan bir parça koparıp kendisine apartmış, eskişehir’in bizans kalıntılarından inşa edilmesi misali her bir notası belki bir albüme can vermiştir.. biraz daha kafayı sıyıracak olursak, son otuz küsür yılın müzikal dna’sı bu parçadır diyebiliriz.. bunu çöz, sonra çık ben dünyanın kralıyım de, o radde bir eserdir kendisi.. bir buluştur, bir ilk defadır, bir başkaldırıdır.. o ana kadar denenmemişlerin test sürüşü, son nokta, ilk söz, big bang’idir rock müziğin.. gerçek sample karga seslerine mellotrondan çıkan çığlıklarla cevap verdikleri dakikalar boyunca ne o gün ne de bugün kimseden korkmamışlar, henüz ne dark side of the moon ne de başka bir albümleriyle yüzlerce hafta listeleri işgal etmemişken “biz bunu çalıyoruz aga, beğenmeyen dinlemesin” deme yürekliliğini göstermişler, belki de sırf bu cesaretleri sonraki başarılarına temel olarak, voyager uzay araçlarına kayıt edilip olası uzaylılara floydianların selamını iletecek nasa personelinin yetişmesine sebep olmuştur..

onyedinci dakikasında mod değiştiren parça başka bir kimliğe bürünür, kimbilir belki tüm bunlar hala çözülememiş şifrelerdir.. ve iki dakika sonra parça en başa döner, sende beni, bende beni arar, kimseden bir şey beklemez.. ve kimseye bir şey vermeden, senle ben, ikimiz öğretisinde, gelmiş geçmiş tüm karamsar pink floyd eserleri arasında aşka aşkla sarılan, ölmeyen öldürmeyen, dinleyeni de kahretmeyen bir bütüne sarar sarmalar, halisünasyonlarıyla baş başa bırakır, tatlı tatlı fade olur, sislerin arasında ilerlerken zeus, apollon, herakles ve dionysos, tepelerdeki tahtlarına doğru; insanlığa yirmiüç dakika otuziki saniyelik bir vahiy daha iletmiş olmanın rahatlığı ve gururuyla..

ez cümle: arif olan anlasın, anlamayana anlatsın, pink floyda laf eden, insanlığından utansın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.